Türkiye ve Suriye rejimi arasında normalleşme söylemlerinin ortaya çıkması ve bu sürecin temel beklentisinin PYD/YPG’ye karşı işbirliği olması, terör örgütünün Irak’tan sonra Suriye’deki varlığına da ciddi anlamda baskı oluşturacak bir niteliğe sahip

ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü Dr. Bilgay Duman, Türkiye’nin Pençe-Kilit bölgesi Kuzey Irak ve Suriye’deki terörü bitirmeye yönelik son operasyonlarını AA Analiz için kaleme aldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13 Temmuz’da düzenlenen Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Mezuniyet Töreni'nde “Kuzey Irak'taki Pençe Harekat Bölgesinde çok yakında kilidi kapatıyoruz. Suriye'de güney sınırımız boyunca uzanan güvenlik kuşağının eksik halkalarını Suriye'nin toprak bütünlüğü temelinde tamamlayacağız” açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu açıklamayla, terörle mücadeledeki aşamanın son durumunu vurgulayarak ileriye yönelik planlara dair de işaret verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce de pek çok kez yaz aylarında daha geniş ve etkili operasyonlar yapılacağını açıklamıştı. Bu açıklamalar bölge basını ve uluslararası kamuoyunda “kilidin” nasıl kapatılacağına dair tartışmaları da gündeme taşıdı.

Stratejik bir öngörü ile terörle mücadele

Pençe Harekatları serisine bakıldığında, Türkiye açısından terörle mücadelede net bir planlamanın yapıldığını söyleyebiliriz. Zira Milli Savunma Bakanlığı'nda (MSB) söz konusu operasyonlara dair “stratejik bir öngörü ile terörle mücadelede kapsamlı bir konsept değişikliğine gidilmiştir. Sınırlarımızın emniyetini ileriden sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisi uygulamaya başlanmıştır” ifadeleri ile terörle mücadeledeki hedefi açık bir biçimde ortaya koydu. Bu hedef doğrultusunda terör tehdidi tamamen yok edilemese bile Türkiye sınırından uzak tutulmasının öncelendiği görüldü. Nitekim planlı ve zamanlı bir süreç ortaya konarak planlama dahilindeki adımlar birer birer gerçekleştirildi. Terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki dağlık alanda yerleştiği bölgelere yönelik farklı operasyonlar gerçekleştirildi.

Mevcut durum itibarıyla 4 aşamalı bir plandan söz etmek mümkün. 27 Mayıs 2019’da başlatılan Pençe 1 Harekatı ile Hakurk’a yönelik bir operasyon yapılırken, 12 Temmuz 2019 itibarıyla başlatılan Pençe 2 Harekatında sınır güvenliği genişletildi ve Harekatın bir sonraki aşaması olan Pençe 3 harekatına geçildi. Bu harekat Sinat-Haftanin bölgesindeki kontrolü sağlamak amacıyla yapıldı. Pençe Kaplan Harekatı ile bu bölgede kontrol sağlanarak teröristlerin kullandığı bölgeler arası geçiş sınırlandırıldı. Daha sonra 23 Nisan 2021’de Pençe Şimşek Harekatı Metina ve Avaşin-Basyan bölgelerinde Pençe Yıldırım Harekatı ile eş zamanlı başlatıldı ve bu bölge de teröristlerden temizlendi.

En nihayetinde 17 Nisan 2022 tarihinde başlatılan Pençe Kilit Harekatı ile Türkiye - Irak sınırının tamamen teröristlerden arındırılması planlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da açıklamalarında görüldüğü gibi mevcut durum itibarıyla yürütülen Pençe Kilit Harekatı’nın son aşamasına geçildiği görülüyor.

Pençe Kilit Harekatı'nda son aşama

Bu aşamada Savunma Bakanı Yaşar Güler’in daha önce ifade ettiği üzere Türkiye-Irak sınır hattı boyunca 35-40 kilometrelik bir derinlikte teröristten arındırılmış bir alanın oluşturulması planlanıyor ve böylece Irak’ın kuzeyinde boşluk kalmayarak kilidin kapatılması hedefleniyor. Ancak görülen o ki bu alanın oluşturulması kısa vadeli bir süreç değil. Bu aşamada bölgenin güvenli hale gelebilmesi ve sürdürülebilmesi için Irak merkezi hükümeti ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) de işbirliğine ihtiyaç var. Bu noktada Ankara-Bağdat-Erbil üçgeninde temaslar yoğun bir biçimde devam ediyor. Bir süredir Bağdat ve Erbil arasında özellikle bütçe ve petrol gelirleri konusunda yaşanan tartışmalar nedeniyle bir gerginlik olsa da Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani’nin 6 yıl sonra Bağdat’a gitmiş olması iç siyasi sorunların çözülmesinin yanı sıra Ankara-Bağdat-Erbil üçgeninde terörle mücadele konusunda yapılacak işbirliği noktasında da önemli sonuçlar doğurabilir.

Bu anlamda terörle mücadelede Irak’ta bir ritim yakalandığını ve sonuç odaklı bir sürecin yürütüldüğünü söylemek yanlış olmaz. Nitekim Irak’ta atılan adımların sonuç vermesi ile birlikte Irak’ın kuzeyi odaklı yürütülen Pençe Harekatları serisi, Kasım 2022 itibarıyla Suriye’ye doğru da genişletildi ve ilk kez Irak ile eş zamanlı olarak Suriye’de terör örgütünün stratejik noktalarına Pençe-Kılıç Hava Harekatı gerçekleştirildi. Bununla birlikte örgütün üst düzey elemanlarına yönelik düzenli drone operasyonları sürdürülüyor ve Suriye’deki terör örgütünün varlığı üzerindeki baskı canlı tutuluyor.

Suriye’deki belirsizlik nasıl çözülecek?

Ancak buradaki esas mesele Suriye’deki belirsizliğin nasıl çözüleceği. Zira terör örgütü PKK ile bağlantılı olan PYD/YPG yapılanması Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) desteğiyle Suriye’deki kontrol alanlarını sürdürüyor ve Suriye’nin kuzeyinde kurduğu yönetimsel yapıyı devam ettirebilmek için yeni adımlar atıyor. Bilindiği gibi geçtiğimiz haftalarda PYD/YPG yapılanmasının hakim olduğu alanlarda bir yerel seçim yapma girişimi olsa da Türkiye’nin baskısı ve ABD’nin yeteri kadar destek vermemesi nedeniyle seçim yapılamadı. Önümüzdeki süreçte de ABD’de yaşanacak başkanlık seçimleri sonrasında ABD’nin Suriye’den tamamen çekilebileceğine ilişkin tartışmaların da gündeme gelmesi, PYD/YPG yapılanmasını yeni arayışlara itiyor. Hele ki ABD eski Başkanı Donald Trump’ın yeniden seçilebileceğine dair ihtimallerin yüksek sesle dile getirilmesi, PYD/YPG açısında daha da endişe verici olabilir. Zira Trump başkanlığı döneminde “onlar da melek değil” gibi bir ifade kullanmıştı. Bu anlamıyla Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda hem ABD askerlerinin çekilmesi hem de PYD/YPG’ye ilişkin tutumu, terör örgütünün Suriye’deki varlığı açısından tehdit edici bir faktöre dönüşebilir. Bu nedenle PYD/YPG “kazanımlarını” koruyabilmek ve işbirliğini çeşitlendirebilmek için Rusya vasıtasıyla Suriye rejiminin lideri Beşşar Esed rejimi ile görüşmeler yapmasına rağmen bir sonuç alamadı.

Öte yandan son dönemde de Türkiye ve Suriye rejimi arasında normalleşme söylemlerinin ortaya çıkması ve bu sürecin temel beklentisinin PYD/YPG’ye karşı işbirliği olması, terör örgütünün Irak’tan sonra Suriye’deki varlığına da ciddi anlamda baskı oluşturacak bir niteliğe sahip. Bağdat’la yakalanan işbirliği ve koordinasyonun kısa vadede Şam’la yakalanması mümkün olmasa da uzun vadede terör örgütüne karşı bir denklem oluşturmak söz konusu olabilir. Zira her ne kadar Türkiye, Esed rejimi ile karşı karşıya bir konuma sahip olsa da Türkiye’nin “Suriye’nin toprak bütünlüğü” çerçevesindeki politikasını hiç değiştirmemesi, Ankara ve Şam’ı aynı düzlemde tutan en önemli nokta gibi duruyor. Esed’le normalleşme sağlanırsa, Adana Mutabakatı’nın revize edilmesi, sıcak takip anlaşmaları, güvenli bölgelerin genişletilmesi gibi adımların atılması söz konusu olabilir. Böylece terör örgütü ile mücadelede askeri olarak elde edilen kazanımların siyasi olarak korunması mümkün olabilir.

Kaynak: Anadolu Ajansı