Çanakkale'de Atık Toplamaya Teknolojik Dokunuş Çanakkale'de Atık Toplamaya Teknolojik Dokunuş

Çanakkale’de Orman Yüksek Mühendisi Mehmet Akkan’ın sosyal medya paylaşımı, doğanın ulu çınarı hakkında önemli bilgileri gündeme taşıdı. Tarih boyunca gücü, dayanıklılığı ve uzun ömrüyle bilinen çınar ağacı (Platanus orientalis), Türk kültüründe de derin izler bırakıyor.

Çınar ağacı, genellikle derelerin kenarında yetişmesine rağmen gölgesinden faydalanmak amacıyla park ve bahçelerde sıkça dikiliyor. Yüzlerce yıl yaşayabilen bu görkemli ağaç, Türkler tarafından “ulu ağaç” olarak kabul ediliyor. Güç, hakimiyet ve sonsuzluğu simgeleyen çınar, aynı zamanda aile bağlarının ve doğayla insan arasındaki ilişkinin de bir temsili olarak görülüyor. Halk arasında sıkça duyduğumuz “Çınar gibi adam” ya da “Baba, çınar ağacı gibidir; meyvesi olmasa da gölgesi yeter” sözleri, çınarın kültürümüzdeki yerini gözler önüne seriyor.

Mitolojide ve Tarihte Çınar

Antik Yunan’da geniş dalları nedeniyle çınara verilen isim, tanrıların kraliçesi Hera ile ilişkilendirilmiştir. Doğurganlık ve bolluğun sembolü olan bu ulu ağaç, felsefe derslerine bile ev sahipliği yapmıştır. Askeri kamuflaj desenlerinin ilham kaynağının çınar gövdesi olması da onun doğanın bir mucizesi olduğunu gösteriyor.

Şifa Kaynağı Çınar

Çınarın sadece heybetiyle değil, sağlığa sunduğu faydalarla da dikkat çektiğini belirten Akkan, çınar yaprağının kemik ve eklem sağlığını koruduğunu, yanık ve yara tedavisinde kullanıldığını vurguluyor. Çınar kabuğu ise ishal ve yüksek ateş tedavisinde antiseptik özellikler taşıyor. Çınar, doğanın şifacı gücünü temsil eden ender ağaçlardan biri olarak kabul ediliyor.

Çınar ve Atatürk

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de doğaya olan sevgisi herkesçe biliniyor. Atatürk, Yalova’daki yazlık evinin yanında bulunan çınar ağacının kesilmesi yerine, evi kaydırma kararı alarak bu görkemli ağacı yaşatmayı tercih etmişti. “Ağaç, çiçek ve yeşillik medeniyet demektir. Yeşil görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur” diyen Atatürk, çınarın sadece bir ağaç olmadığını, aynı zamanda medeniyetin de bir parçası olduğunu gözler önüne sermişti.

Yüzyıllardır doğanın bize sunduğu bu eşsiz miras, kökleriyle geçmişe, gövdesiyle bugüne, dallarıyla ise geleceğe uzanıyor.

244F7F55 C6B8 40B8 Bac6 9642907E2044888Bfbb2 8E2D 4D1B 9Eb9 63Dc4293Cf39Ea33Fdd4 C778 461C 9562 C3B30F51D12AE0E7393A 1E4C 471E Bbfc 01Db55599332

Muhabir: SEVAL KÜÇÜKKURU