Çanakkale’nin Kazdağları ve Biga Yarımadası bölgesindeki ormanlık alanlarda sıklıkla karşılaşılan ve halk arasında merak edilen meşe türlerinden biri olan Mazı Meşesi (Quercus infectoria), birçok alanda kullanım potansiyeline sahip değerli bir bitki olarak dikkat çekiyor. Orman Yüksek Mühendisi Mehmet Akkan, bu nadir bitki türünün faydalarını ve tarihsel önemini anlatırken, Mazı Meşesi’nin sağlık, sanayi ve kültür açısından ne kadar önemli bir kaynak olduğunu vurguladı.

Sağlık Alanında Kullanımı

Mazı Meşesi, ilaç sanayisi, deri sanayi gibi birçok sektörde kullanılmasının yanı sıra, halk arasında sağlık için de çeşitli şekillerde faydaları bilinmektedir. Özellikle ishal ve kanamaları durdurucu etkisiyle bilinen mazı, toz haline getirilerek günde birkaç kez 0.5-1 gram olarak kullanılabiliyor. Ayrıca, 1 bardak kaynar suya 10 gram parçalanmış mazı eklenerek elde edilen su, günde 2-3 bardak içildiğinde zehirlenme tedavisi ve sindirim sorunları için de faydalı oluyor.

Mazı Meşesi’nin deri hastalıklarına da iyi geldiği biliniyor. Kaşıntılı, kepekli ve iltihaplı deri hastalıklarının tedavisinde kullanılırken, geçmeyen egzemalar, fronkül ve karbonkül gibi rahatsızlıklar ile ağız içi ve vajinal yaralarda da etkilidir. 

Çanakkale Biga'da okullara spor malzemesi dağıtıldı Çanakkale Biga'da okullara spor malzemesi dağıtıldı

Ekonomik ve Endüstriyel Kullanımı

Mazı Meşesi’nin tomurcukları, üzerine mazı arılarının (Cynips galleae-tinctoria) yumurtalarını bırakarak ortaya çıkan patolojik bir ürün olan “mazı”ya dönüşür. Bu mazılar, kimya sanayiinde tanik asit üretimi için, ayrıca boya ve mürekkep üretiminde, deri tabaklamada fiksatör olarak kullanılır. İçeriğinde %60-70 oranında gallik tanen ve %2-4 gallik asit bulunan mazılar, bu özellikleri sayesinde sanayide de önemli bir hammadde olarak kullanılmaktadır.

Mazı Meşesi’nin, kültürümüzdeki derin kökleri de göz ardı edilemez. Eski Yunan’da meşe ağacının, Zeus’un kutsal ağacı olarak kabul edilmesi, bu ağacın ne kadar önemli bir sembol olduğunu gösteriyor. Ayrıca, Anadolu’daki eski uygarlıkların kültüründe de meşe ağaçlarının hayati bir rolü olduğu biliniyor. Neolitik ve Paleolitik çağlarda, meşe ağacının tanrıçanın bedeni ve meşe kavuğunun da rahmiyle özleştirildiği görülür. Anadolu’da Galatlar, meşe ağaçlarını kutsal kabul etmiş ve onları kesmenin ölüm cezasıyla sonuçlandığı bir dönemde yaşamışlardır. Roma döneminde de ağaç kesmenin yasak olduğu ve bir ağaç kesildiğinde yerine mutlaka yeni bir fidan dikilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Meşe ağaçlarına verilen bu kutsiyet, ağacın suyu toprağa, toprağın da berekete ve canlılara hayat verdiği inancına dayanıyordu. Eski çağlarda, ağaçlar yaşamın ve özgürlüğün sembolü olarak kabul ediliyordu. Bu yüzden meşe ağaçlarına gösterilen saygı, toplumların sürdürülebilir yaşam anlayışını ve doğa ile barış içinde yaşama arzusunu simgeliyor.

Sonuç olarak...

Meşe ağaçlarının, özellikle Mazı Meşesi’nin hem ekonomik hem de kültürel açıdan ne denli önemli olduğu açıkça ortada. Orman Yüksek Mühendisi Mehmet Akkan’ın vurguladığı gibi, bu ağacın sağlık, sanayi ve mitoloji açısından geniş bir kullanım alanına sahip olması, onun doğa ile uyumlu bir şekilde yaşamımızı sürdürebilmek için ne kadar kıymetli bir kaynak olduğunu gösteriyor. Mazı Meşesi, hem doğal çevremizdeki dengeyi sağlamaya yardımcı oluyor hem de tarihin derinliklerinden günümüze kadar uzanan kültürel bir mirası taşıyor.

Çanakkale’de Hem Ekonomik Hem Kültürel Bir Hazine3Çanakkale’de Hem Ekonomik Hem Kültürel Bir Hazine1

Muhabir: Gökçe Akkoç