Milliyet gazetesinde 1964'te başladığı mesleğine aşkla bağlılığı, tarafsızlığı ve güler yüzüyle toplumun her kesimine dokunmayı başaran Mehmet Ali Birand, Türk basın tarihinde önemli bir ekol oluşturarak yeni ufuklar açtı.
Ömrünü mesleğine adayan, yetiştirdiği gazetecilerle de Türk basın tarihine önemli katkılar sunan Birand, zorluklarla başlayan başarı hikayesinde Türk basın tarihinin duayen isimi haline geldi.
Birand'ın Erenköy'deki yoksulluk içinde geçen çocukluk günlerinden uluslararası bir gazeteci olarak kazandığı şöhrete uzanan hayatı, AA muhabiri tarafından derlendi.
Gazeteciliğe olan tutkusu ve yenilikçi bakış açısıyla Türk basınının efsane isimlerinden biri olan Mehmet Ali Birand, 9 Aralık 1941'de İstanbul'da dünyaya geldi.
Babasını henüz 2 yaşındayken kaybeden Birand, annesi ve ağabeyiyle birlikte zorlu bir çocukluk dönemi geçirdi.
Usta gazeteci, kendi kaleminden yaşam öyküsünü anlattığı yazısında bu dönemi, "Kendimi bildiğimde, Erenköy'de 4 dönümlük bir bahçenin içindeki her tarafı dökülmekte olan üç katlı köşk-konak karışımı bir evde kendimi buldum. Etrafımda sadece annem Mürvet ve ağabeyim Ural vardı. Bir de tavan arasında koşuşturan fareler." şeklinde anlattı.
Henüz üç yaşındayken geçirdiği bir kaza sonucu sol bacağı yanan Birand, bu olay nedeniyle beş ayrı ameliyat oldu ve çocukluğunun bir yılını hastanede geçirdi.
Birand'ın hayatındaki ilk büyük dönüm noktası, 1955'te Galatasaray Lisesi'ne girmesiyle oldu.
Bu gelişmeyi yazısında "Hayat hep kötü rastlantılarla geçmez tabii. İlk şans, ilkokulu Erenköy Zihnipaşa'da tamamladıktan sonra 1955'te Galatasaray Lisesi'ne girmemle bana gülmüş. 'Gülmüş' diyorum, zira o dönemlerde hiç farkına varmamıştım. Sonradan, bu gelişmenin beni nasıl değiştirdiğini anladım." diye ifade eden Birand'ın eğitim masraflarını dayısı Mahmut Dikerdem üstlendi.
Burada aldığı eğitimle dünya görüşü ve kariyeri şekillenen Birand'a, lise yıllarında edindiği Fransızca bilgisi gazetecilik kariyerinde büyük avantaj sağladı.
Gazeteciliğe ilk adım
Birand, 1964'te İngiltere'deki sağlık tedavisinin ardından Koç Holding'de çalışmayı planlarken, Abdi İpekçi'nin yönlendirmesiyle kendisini gazetecilikte buldu.
Yazısında bu dönemi "Abdi İpekçi, Vehbi Koç ile konuşup 'Bırakın bir süre bizimle çalışsın. İki dili olan genç bir insan. Üstelik gazeteciliği seviyor ve yetenekli görünüyor. Bir deneyelim. Eğer yapamazsa size geri döner.' deyip, Vehbi Bey'in onayını almıştı." şeklinde ifade eden Birand, Milliyet'te gazeteciliğe başladı.
Birand'ın, 1971'de eşi Cemre ile evlenip Brüksel'e Milliyet muhabiri olarak gönderilmesi, kariyerindeki en önemli adımlardan biri oldu.
Brüksel muhabiri olmasının kendisine çok şey kazandırdığını aktaran Birand, "Hem dünya görüşümü etkiledi hem de çok şey öğrenmemi sağladı. Eğer Brüksel'e gitmemiş, Cemre ile orada 20 yıl süreyle yaşamamış olsaydım, bugün geldiğim yerde olamazdım." diye anlatmıştı.
Brüksel'de geçirdiği 20 yıl boyunca Birand, Türkiye'nin uluslararası arenadaki konumunu dünyaya aktaran haberlere imza attı.
Belgeselleriyle de Türkiye'nin yakın tarihine ışık tuttu
1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türkiye'nin uluslararası gündemdeki yükselişi, Birand'ın gazetecilikteki başarısını da perçinledi. Birand, Brüksel yıllarında yazdığı, "30 Sıcak Gün" ve "Diyet" gibi kitaplarla Kıbrıs meselesinin perde arkasını detaylıca ele aldı.
Birand, 1985'te Türk televizyonculuğunda çığır açan 32. Gün programıyla gazetecilikten televizyonculuğa geçiş yaptı. Uluslararası liderlerle yapılan röportajlar ve derin analizlerle dikkati çeken program, Birand'ı geniş kitlelerle buluşturdu.
François Mitterrand, Gorbaçov, Yaser Arafat gibi dünya liderleriyle yaptığı röportajlar, onun gazetecilik kariyerinin zirve noktalarından biri oldu.
Birand, bu dönemde yalnızca haber programlarıyla değil "Demirkırat", "12 Mart-12 Eylül" ve "Özallı Yıllar" gibi belgeselleriyle de Türkiye'nin yakın tarihine ışık tuttu.
Birand, 20 yıllık Brüksel serüveninin ardından 1991'de gazeteciliğini Türkiye'de sürdürme kararı aldı.
Eşi ve oğluyla birlikte Türkiye'ye dönen Birand, burada gazeteciliğin zorluklarıyla karşılaştı.
28 Şubat sürecinde işine son verildi
28 Şubat süreci ve Kürt sorunuyla ilgili gelişmeleri farklı bir gözle değerlendirmesi nedeniyle ismi, hazırlanan ve dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir tarafından imzalanan "Andıç" belgesinde geçen Birand'ın, 1997'de çalıştığı gazetedeki işine son verildi ve televizyondaki programı durduruldu.
Bu zorlu dönemin ardından CNN Türk'ün kuruluşunda yer alan usta gazeteci, "Manşet" adlı programıyla büyük bir izleyici kitlesine ulaştı.
Daha sonra Kanal D Ana Haber Bülteni'ni sunmaya başlayan Birand, 2009'da hem CNN Türk hem de Kanal D'nin haber merkezlerini yöneterek Türk medyasında bir ilke imza attı.
Mehmet Ali Birand, hem yazılı hem de görsel medyada sayısız başarıya imza atarak, Türk basınının en önemli figürlerinden biri haline geldi.
Safra kesesinde stent değişimi için Amerikan Hastanesi'nde yoğun bakıma alınan Birand, 17 Ocak 2013'te doktorların tüm çabalarına rağmen 72 yaşında hayatını kaybetti.
Birand'ın cenazesi, Teşvikiye Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından Anadolu Hisarı Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedildi.
Arkasında büyük bir miras bırakan Birand'ın zorluklarla yoğrulmuş hayatı, genç gazeteciler için ilham kaynağı olmaya devam ediyor.