Evet, sabah oldu…Hepimiz online olduk… Kimimiz, işe çıktı erken… Yolda başına ne geleceğini bilmeden ilerliyorlar… Kaç kişi bindiği otobüste yer verecek öncelikli olanlara?…
Kaç kişi, işine gitmeye acele ederken "Amannn! Banane, nasıl olsa bir yardım eden olur." deyip karşıdan karşıya geçmeye çalışan, yardıma muhtaç yaşlılara ya da engellilere yardım edecek?Kimi, sabah işlerine hazırlanırken; gece üst kattan gelen sesleri merak edip kaç kez kapı deliğinden komşusunun eşi işe gitsin bekleyecek, ne olduğunu öğrenmek için… Eh, bu önemli... Akıl vericek ne de olsa… Eğer komşu iseniz, olaylara burnunuzu sokmak hakkınız…
Kaç esnâf, etiketleri değiştirecek kendi kafasına göre? Nasıl olsa her gün zam geliyor; kimse anlamaz… Sormaz bizim milletimiz; neyse o… Çok kişi, bir alt tabakayı ezme yolunda nasıl olsa. Hırslardan örülmüş duvarlar… Peki hep böyle mi gidecek bu durum? Elbette hayır…
Az sonra zil çalacak… Öğrenciler, içeri girecek yavaş yavaş… İlköğretim çağlarında bir derece kolay da; liseden sonra öğretmen olmak kolay değil, âsî ve rahat yetişen çocuklarımıza… Kaç öğretmen, canı elinde öğretim veriyor… Bir kaçı, örnek etrafımızda… "Allah, yardımcıları olsun." demekten kendimi alamıyorum…
Annelerin sorumluluğu, bitti… Çocuklar, okula gönderildi. Artık yemek yapıp güne gitme hazırlığı başlayabilir… Kitap okumaktan daha kolay başka hayatların konusu tüm çözümler... Bugünlerde herkes, birbirinin derdine çâre… Ya kendilerine? Sormak lâzım, bilmiyorum…
Ama en kârlı olan yanı; kek, börek, çay artı kilo… Bir de gelsin altınlar….
Bugün kaç kişinin aklına gelir acaba kimsesiz çocuklar yurdunu ziyaret etmek… Ya huzurevlerine ne demeli… Aman canım, kim ne yapsın onları, öyle değil mi? Zaten iyi olsalar, evlâtları huzurevine yerleştirir mi? Ya birgün birileri de sizin için aynı şeyleri düşünse ne olurdu?
Hâlâ geç sayılmaz. İhtiyâcı olandan başlayalım ziyarete... Kaybedeceğimiz bir şey olmaz… Ama kazanacağımız çok şey olur… İbret gözümüz açılır belki, en ONLİNE durumumuzda…
Kaçımız, karşılıklı duygularla oynayacağız, gözlerimizin içine baka baka yalanlar söylerken… Söze gerek yok; gözlerimizle kaç kişiyi tâciz edeceğiz öldüreceğimiz umutlara bakmadan… Ne zaman kardeşçe birbirimizi kucaklayacağız… Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkalarına da yapmayacağız; bilemiyorum…
Ve kaç kişi, aç uyurken; israf edeceğiz ekmeklerimizi onlara çok ihtiyâcı olanları düşünmeden… Nasıl olsa tuzumuz kuru... Ne anlasın açın halinden tok, öyle ya… Bize ne ki! Zâten biz mi aç bıraktık onları, değil mi?
Ya bir de onların hakları yüzünden hesap sorulursa birgün bizden, ne cevap vereceğiz… Tok olsa, koklar mı bir çocuk tiner… Hiç düşünmeden biz tutuşturuyoruz duyarsız toplum olarak onların eline, bir bilsek… Yani kendi yaşadığımız dünyaya elimizle ayaklı bombalar üretiyoruz … Eee, dikkat edin nerede; ne zaman patlar bilinmez…
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur… Öyle mi gerçekten… Bugün, kaç kişi bu dünyadan elini-ayağını çekmiş sevdiklerimize bir dûâ okuyacak başucunda…Yoksa bayramı mı bekleyecek? O kadar zamanınız yok. Belki de arada bir uğramalıyız onların yanına; ırak olmak istemiyorsak başka gönüllere… Çünkü her kuş, yuvada gördüğünü yapacak…
Diyeceksiniz ki diriye saygı azalmışken, ölü ziyaretine kim gider? Eninde sonunda gideceğimiz yer orası … Vakit varken bir kez daha düşünelim …. Düşünelim ki…. Unutmayalım…
BİRGÜN, HEPİMİZ ÇEVRİMDIŞI OLACAĞIZ…