'Bugün benim günüm,' dedi içinden. Bu sabah çok farklı uyandı diğer günlere nazaran.

Yataktan daha enerjik kalktı. Yüzü sanki her zamanki halinden daha canlı görünüyordu. Bu sabah aynada kendini küçümseyip "çirkin" diye mırıldanmadı. Pencereden baktı yine yağmur yağıyordu ama bu kez içini karartmadı bu tablo. Perdelerini bulutlu gökyüzüne açtı. Camı aralayıp soğuk havayı içine çekti. Akşamdan dağınık bıraktığı odasını toplamadan önce banyoya gitti hızlı adımlarla. Yüzüne soğuk suyu çarptı, yüzünü kurularken gözlerinin altında yorgunluk emaresi izleri göremedi. Odasına yayılan soğuk içini ürpertti, üstündeki yatak miskinliğini attı. Gardırobunu açtı, akşamdan kafasında belirlediği kıyafetleri seçti. Mavi giyecekti bugün. Mavi bir bluz. Lacivert bir etek. Saçlarını özenle taradı, topladı. Mutfağa gitti, kendine bir güzellik yapıp, tek kişilik kahvaltısını hazırlamaya koyuldu. Mutfak camından süzülen solgun gökyüzüne inat yüzüne bir tebessüm yerleştirdi. Söylenmedi erken kalktığı için. Günü erken yaşamanın artılarını düşünmeye başladı. Çayını demledi, kahvaltı tabağını hazırladı. Kepek ekmeğini ve çay fincanını da yanına aldıktan sonra tadına vara vara kahvaltısını yaptı. Bu arada telefonunu alıp tüm dostlarına " Günaydın," yazdı. Mutfağında bıraktığı birkaç dağınıklığa aldırmadan çay keyfini uzun tuttu. Dişlerini fırçaladıktan sonra hafif bir makyaj yaptı, paltosunu giydi, atkısını boynuna atıverdi. Çantasından yankılanan mesaj sesleri günaydın mesajlarının yerini bulduğunu işaret ediyordu. Kalabalık İstanbul sokaklarında adımlarını hızlandırdı. Durağa geldiğinde bu kez aynı kalabalık otobüs için geçerliydi. Neşesini dağıtmayacaktı, yağmurun cama vurarak bestelediği ses, otobüsün motor sesiyle karışıp sabah orkestrasını kurmuştu bile.
İş yerine yaklaştığında bir durak önce inip yağmurda yürümenin tadına varmak istedi. Sert bir rüzgar esti saçlarını yanaklarına savurdu. Şemsiyesini açtığında yağmurun damlacıklarını kendinden uzaklaştırdı. Yanakları hızlı hızlı yürümekten ötürü bir sıcaklık yaydı yüzüne. Dar sokaklarda, gri binaların kapattığı gökyüzünden kendisine yaklaşabilen yağmurun keyfine vardı. İş yerine girdiğinde herkesi selamlayıp kocaman bir günaydın dedi. Öğle yemeğine kadar aralıksız çalıştı. Bugün bir değişiklik yapıp şirkette yemeyecekti. İş yerinin yakınlarında bir yere oturup bir şeyler atıştırdı. Kahvesini eline alıp, yağmurun yıkadığı sokaklarda yürüdü. Uzun zamandır ihmal ettiği yakınlarından bir arkadaşını aradı hatır sordu. Sağlığına şükretti, bugünü ayrı kılan detayları düşünmeden işine söndü. Akşam olduğunda hiç kalkmadığı yerinden uyuşmuş bir şekilde kalktı. Gözleri ekrana bakmaktan ağrıyordu.
Kısa kış günlerinden güneş çoktan veda etmişti. Kendine bir güzellik daha yapmalıydı, bugün fark etmediği yaşamı görmek için detaylara tüm gücüyle sarılacaktı. Ufacık, küçük detaylar onu mutlu olduğuna inandıracaktı. Kendini bir kitapçıda buldu cebindeki paraya göre iki tane kitap aldı, raflarda gezinirken ruhu besleyen şeyin öğrenmek olduğunu anladı. Sonra markete gidip akşam yemeği için malzeme aldı. Eve varıp, kapıyı araladığında kendisinden ilgi bekleyen bir evin varlığı ile karşılaştı, yemek hazırlamadan önce birkaç tur dolanıp evi toparladı. Bunları yaparken zevk duydu bir şeylerle meşgul olmaktan. Makarna ve salata yaparken kendisine yakın oturan arkadaşını aradı, yemeğe davet etti. Arkadaşı elinde tatlıyla kapıda belirdiğinde salatanın sosunu hazırlıyordu. Aldığı kitapları gösterirken bir tanesini arkadaşına armağan etti. Mutfağı beraber toplarken yağmurun sesi muhabbetle karıştı. Telefon çaldığında annesi arıyordu. Tüm tembihlerden ve iyi olduğundan emin olduktan sonra dualarla telefonu kapattı. İçine huzur dolmuştu.
Bir film seçip izlemeye karar verdiler. Filmin çoğunda konuşsalar da filmin güzel olduğunu söylediler. Evi saran türk kahvesi kokusu tatlının çikolata sosunun enfes tadıyla harmanlandı. Arkadaşını yolcu ettiğinde yorgunluktan fincanları kaldıramadı, günün miskinliği gözlerine sinerken elindeki kitap 10. sayfada bırakılmış duruyordu.
Bugün benim günüm diye başladığı her gün ona bir şeyler katıyordu.
Bir sanat icra ediyordu; yaşıyordu...