Yaşadıklarım var, öğrendiklerim var, dostlarım var, düşmanlarım var, okuduklarım var, anladıklarım var, gördüklerim var, göremediklerim var, var olan sayısız şey var, yok olan onca şey.
Bir de bunların hepsini anlamamı sağlayacak bir ben var, kendimi anladıktan sonra anlayamayacağım şey yok, kendimi tanıdıktan sonra yokluğa ilave edemeyeceğim şeyler çok.Kendi denizinizde yüzmeye hazır mısınız?
Yüzmeyi bilmediğim zamanlara konulan bir isim var çocukluk, bu çocukluk öyle girift bir isim ki bazen çok masum bazen çok bilge. Çocukluğumuza özlem bu karmaşanın eşsiz doğrularından değil mi zaten, bir öğrendiklerimiz var bir de öğrendiklerimizi kendi süzgecimizden geçirmek. Bir de hayatı tanımak için yapmak zorunda olduğumuz hatalar.
Kim demiş bize hata yapma şansımız yok diye ya da hangi cesaretle hatalarımıza mahkemeler kurulmuş başka gözlerce. İnsanız, öğrendiklerimiz yanında öğrenmemiz gereken yığınlarca bilgi varken, o yığınların arasında bize uyan bilgileri bulmak varken. Bir de kendimiz için ne aradığımızı bilmek varken. Onca şey arasında kendimizi tanımaya ne ara vakit ayırdık? Belki tüm düğümlerin ucu kendimizde hiç bakmadığımız bir köşede beklemekte. Yüreğimizi kaplayan sisin bir baharı müjdelediğini çoğu zaman unutmak, hayatın bizi sindirme yöntemi olabilir mi?
Kendimize özgü düşünce sisteminden kime ne? Zarar kendinden başka kimseye yoksa yargılama lüksü kime ait olabilir ki... Bir yaşam var, bir kalp var bir de kalbi kuytu derinliklere hapseden korkular. Bir deniz var, bir zihin var, bir de zihni bulutların arkasına saklayan düşünceler.
Bir sen var, bir dünya var, bir nefes var, ne kadar olduğuna dair kimsenin gücü yetmediği. Bir günler var, bir geçmiş var, bir de yaşadığın şimdiki an. Yüzmekte olduğun denizin kendisi; sen varsın. Kendi denizinde yüzmeye hazır mısın?