Her düşünce kafamızın içinde şekillenip bakış açımızı ona göre yönlendiriyor.

İnsanları zihnimizde oluşan bakış açıları ile yönlendiriyoruz. "Kendine özgü" kalabildikçe sağlıklı görmeyi öğreniyoruz. Bağımlı kişilikler genellikle sevdikleri insanların yönlendirmesi ile duygu ve düşüncelerini oluşturuyor. Oysa ki sevgi bağı kendine ait alanın ihlaline izin vermemeli. Kendi karakterine müdahaleye izin vermeyen insanların daha sağlam dostluklar kurduğunu emin olabilirsiniz. Kafamızın içinde barınan düşüncelerde hayatın değişen yönüyle orantılı değişiyor ki değişmemek kendini hapsetmekle eşittir.
Fikir danışmak, beğeniyi değerlendirmek elbette ki insanın paylaşım yönünü destekler velhasıl kişiliğiniz her rüzgara göre yön değiştiriyorsa bu konuda alarm çalıyor demektir. Karakteriniz kimseye saygısızlık yapmadığınız müddetçe kendi olma hakkına sahiptir. Fikirlerinizi ve "ben" olma özgürlüğünüzü yitirmeyin. Unutmayın insanların size davranışları kendinize kurduğunuz dünyanın yansımasıdır; o dünyada kendinizi zihninizde yaşatıyorsunuz.
Değer yargılarınızı, duygularınızı başkalarının ulaşabileceği seviyede bırakmayın, kimse kimsenin iç dünyasında neler yaşattığını bilemez; sonuç olarak sizi kendiniz olma yolunda olumsuz etkileyen tüm bağlardan kopacak cesaret ve bilgiye sahip olmak için asla hareketsiz kalmayın. En ufak değişim bile bakış açınızda ki sığlığı fark edip kendinizi geliştirmek için yeterli gücü verecektir.
Kendi karakterinizi oluşturan parçalardan vazgeçtiğinizde kendi özünüze yabancı kalacak ve tüm arayışların çıkış yolunun kendinizde olduğunu anlayacaksınız. Siz kendinizden eminseniz inancınızı sarsmak kolay olmayacaktır. Bu yüzden gözlerimize yerleşen algı derinliği zihnimizle paraleldir. Olumsuzluk ve karamsarlık zihninizi kapladıysa gözlerinize değen güzellikleri görmeniz mümkün değildir.
Günümüzün en büyük noksanı da bu. İçinde bulunduğu kıymetleri örtbas ederek mutsuzluk nedeni üretmek. Kaç kişi en bariz örnek olarak; sağlığının kıymetini biliyor veya yaşadığı anı ziyan etmekten, gelecek kaygısı gütmekten geri duruyor.
Bu hastalık toplumun bilgiden ve gerçek değerlerden uzaklaşması ile açıklanabilir ancak. Ruhun ufak detaylardan mutlu olması için aşılanması gerekiyor, fazlalıkların budanması. Her insan ruhunu bir sanatçı edası ile beslemek zorunda. Yüreği katı kılan da zaten bilgiden ve anlayıştan uzaklaşmasıdır.
Gözlerinizi ve yüreğinizi "iyi" olarak nitelendirilecek bir bakış açısına ulaştırmak için bildiğiniz noksanlarınızı itiraf etmeniz gerekir kendinize. Noksanları kabullenmek, irdelemek en az onları yok etmek kadar zordur ve alışkanlığa dönüşen her noksanla savaştığınız gün kendinizi daha iyi hissedeceğinizden emin olun. Tüm bunları yaparken amacınız çok net; kendinize hak ettiğiniz değeri vermek.Gülümseyerek başlayabilirsiniz; dünyaya ait yolculuğunuz minik bir adımla başlamadı mı? Sevgi ve vicdan her daim rehberimiz olsun...