Sevgiye gün biçildiği takvimlerden bir yaprak süzülüyor, düşünmeye sebep veriyorsa sevgiyi, sevginin ne olduğunu irdeletiyorsa bu da bir katkı diyorum.
Sevgiden türetilen tüm kelimelere ithafen; sevgi neydi? Sevgili ne oldu?Sevgi doğmaktı, doğarken sevgiye tutunmak, güvenmek, güvenmeyi muhtaçken öğrenmek. Sevgi fedakarlığı görerek büyümekti. Karşılık beklemeden filizlenen her geçen gün sıkı sıkı bağlarla örülen derin bir duygu.
Sıradanlıkları sıradışı kılabilen yegane his. Sevgi hayatımızın her döneminde, çeşit çeşit sıfatlara büründü ama en çok sevgisizlikten açılan yaralar kabuk bağlamadı. Sevginin tüm kapıları açan sihirli güç olduğunu fark ettik. En çok sevgi arandı, en çok sevgi kaybedildi. Kıymetine eş değer yaşanmadığında uçup gitti kalabalıkların arasına. Sevgi kendini taşıyabilen yüreklerde yaşamak için diyar diyar gezinmeye adaydı. Bu yüzden sevgi hem var olmak hem de yokluğun kendisi idi. Sevgi yaşattı insanları, sevgi büyüttü umutları, sevgi öldürdü zorlukları. Her şey bir sebep bulmak zorunda olduğunda tüm gerekçeleri sevgiye çıkardı. Öyle narindi sevmek, öyle de dirençli... Zarifliğin güçle kimlik bulduğu tek davranış sevmek oldu.
Sevgi dillere dolandıkça saklandı uzaklara. Gerçekten yaşayabilenlere saklamak için kendini yükseldi zorlukların semasına. Tüketilmesine izin vermemeli idi öylesine, laf arasında. Sevgiden kök alan sevgililere rastlamak için soyutlanmak gerekirdi şekilden manaya...
Sevgi öyle bir şey işte anlatması biraz kolay, yaşaması epey yürek isteyen. Sevmek emek, fedakarlık, özveri ister ya bir de sevmek için sevgiyi tanımak gerekir...
Sevginize hüzün uğrayıp, dağıtmışsa umutlar hüzünleri yüreğiniz sağ çıkmışsa sevgilerden, tanışmışsınız demektir sevgiyle. Pazarlığa çevirmediyseniz ben o kadar sevdim, o şu kadar, işte o zaman sevginin gerçek yüzüne bakmışsınızdır. Karşılıksız sevgi mi olur demeyin, bakın çevrenize karşılık beklemeden yağan yağmura, doğan güneşe, ağlayan bebeğe, işaretler her yerde, gerçekliği gören gözlerin sevgiyi tanımasında sorun.
Sevgiyi nakış nakış işlemek için sabrı demledik mi içimizde? Sevgiyi merhem niyetine sürmek için gönüllere aydan pay biçtik mi niyetimize. Öyle parlak öyle koyuluklara açık bir yüzle döndük mü sevgilinin yönüne.
Sevgi neydi ki içimizde susan, dilimizde büyüyen. Sevgiyi yaşatmak için neler öğrendik kendimizden. Kendimizi sevemeden kaç sevgiyi eksiklerimize diken yaptık. Gül olamadan dikene katlanmayı bilir olduk. Zoru görmeden kolayına kaçar olduk, bir de bu oyuna kaç sevgiyi ziyan ettik. Gönlün cilasını manevi güzelliklerle bezemeden hangi yüzü güzel gösterebildik. Sevgiden yoksun olup sevgili edinen kalplere görünen silik silüetler, yitirilen yüreklerin resmi olmadı mı?