Senelerdir Irak ve Suriye’den sızarak saldıran PKK’ya çok canlar verdik.

Yılarca kendi hudutlarımızı koruduğumuz gibi 1980’lerin başından bu yana da Irak ve Suriye’nin Türkiye hudutlarını bu ülkelerin toprağına asker göndererek iki devlete hizmet veriyor gibiyiz.

ABD’nin, Avrupa’nın Rusya’nın tuzağına düşen Irak ve Suriye Devletleri, başlarındaki diktatörlerin saltanatları uğruna halklarını ölüme, yokluğa, yoksulluğa ve insanca yaşamdan uzak adeta köleliğe eş değer hayat yaşamaya mahkûm ettiler.

Biz bu iki devletin diktatörlerinin selameti için, toprak bütünlüğü için şehitler vermeye devam ettik. 

Artık bu fedakârlığın sonunun gelmesi gerekiyor. 

Türkiye şu anda, Irak ve Suriye’de belki de yüz yıl daha yakalamayacağı uluslararası şartları elde etmiş durumda. Dolayısı ile Türkiye, bu şartları iyi değerlendirmeli ve acilen  Misak-ı Milli sınırlarını işgalden kurtarmalı ve ana vatanımıza katılmalıdır. 

Onlarca yıldır Ortadoğu’da uluslararası arenada kimin eli kimin cebinde olduğu değildir. Böylesi toz duman içinde biz Türkiye olarak topraklarımızı Irak ve Suriye ekseninde büyütmek zorunluluğuyla karşı karşıyayız. 

Ve hatta iddia edilebiliriz ki şu anki koşulları iyi değerlendiremezsek, PKK’nın kökünü kazıyamazsak önümüzdeki yıllarda çok daha fazla şehit ve yaralı vereceğimiz malumun ilanından öt bir şey değildir.

Irak ve Suriye sınırları içinde kalan Misak-ı Milli sınırlarımıza dahil topraklarımız üzerinde yaşayan adeta öksüz kalmış halkımız, emperyalizmin oyunlarıyla Türk milletinden ve koparılmıştır.

Şimdi vakit gelmiştir. Öyle veya böyle topraklarımızı ve halkımızı kurtarmak zorundayız.

Bu konumda siyasal iradenin ile devletin aklının nasıl bir karar vereceği önemlidir. 

Irak ve Suriye'de ortaya çıkan kaosun bedelini en ağır şekilde ödeyenin Türk Milleti ve devletinin olduğunu anlamayan ve fark etmeyen siyasetçiler varsa derhal siyaseti bırakmalıdırlar. 

Türkiye emperyal düşünmeli, kimi iç siyasal düşüklüğün tesiriyle, uluslararası çekincelerle gücümüzü göstermekten çekinmemelidir. 

Sonuç olarak; 

Türkiye, Irak ve Suriye’de üzerindeki siyasal hedeflerini belirlemeli ve hedeflere ulaşmak için tüm mili güçlerini kullanmalıdır. 

Böylesi bir milli davada göstereceğimiz ürkeklik, kararsızlık, çekingenlik,  görev ve sorumluluktan kaçmamız çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize karşı en büyük kötülük olacaktır.

Bir ata sözümüzle yazımızı sonlandıralım.

Anadan doğmak, ölmek içindir.